21 Eylül 2011 Çarşamba

Virginia Woolf'dan kim korkmaz? - Dreadnought.

Buyuk Britanya'nin Akdeniz Donanmasi'nin Bas Amirali olan John Arbuthnot "Jacky" Fisher, donanmasi ile 1900'de Istanbul'u ziyaret ettiginde, Sultan Abdulhamid'in buyuk ilgisine mazhar olur. Sultan tarafindan uc kez yemekle agirlanir ve bu yemeklerden birinde kendine pirlantalarla kapli Osmaniye nisani, denizcilerine ise o zamanlarda pek makbul olan 640.000 Turk sigarasi armagan edilir. Fisher gosterise oldugu kadar yeni fikirlere de duskundur. Namlu ucundan dolma toplarla techis ahsap yelkenli gemilerde basladigi denizcilik seruveni, 1904'de Buyuk Britanya Donanma Komutani oldugunda, ona, Dreadnought adi verilen ve  bir cigir acan geminin, kurdugu bir heyetle tasarlanmasi ve insa edilmesine kadar inanilmaz olaylarla doludur. Uzak Dogululari andiran simasindan dolayi Siyamli Jacky diye nam salmis olan Fisher, her kulesi iki 12 inclik toptan olusan 5 kuleli bu olum melegini ayni zamanda o zamanlar icin bir baska yenilik olarak buharli turbin motoru ile techis ederek, mevcut tum gemilerden daha hizli bir muhrip olmasini saglamistir. Hizi ve ates gucuyle, kendisinden once yapilmis gemilerin hicbirini yanina yaklastirmadan uzaktan avlayacak guce sahiptir. Hayal gucunun ne boyutlarda calistigina bir baska guzel ornek ise, Afrika'nin kolonilestirilmesinin son asamalarinda, Yukari Nil havzasinda, Fashoda'da karsilasan Fransiz ve Ingiliz kesif gucleri arasinda yasanan gerginligin Buyuk Britanya ile Fransa arasinda bir savas cikmasina neden olabilecek kadar alevlenmesi sirasinda, ki o zamanlar Karayiblerdeki donamanin basindadir, o gunlerde Fransiz Guine'si olarak da bilinen ceza somurgesi Seytan Adasi'nda (Kelebek filmine konu adadir) kurek mahkumlugu yapmakta olan Fransiz Albay Dreyfus'u kurtarip gizlice Fransa'ya getirmek ve muhalif guclerin basina gecmesini saglamak gecmistir aklindan. Savas cikmaz, proje gerceklesmez. Dreyfus bir sure izdirab cekecektir orda.


Neyse, HMS Dreadnought, inanilmaz bir hizla, bir sene gibi bir surede insa edilip donamaya katilir. Aradan gecen yillara ragmen ilgi odagi olarak kalir hep. Subat 1910'da, Weymouth korfezinde, refakatindeki diger donanma gemileriyle demirliyken gemiye bir tegraf gelir. Beraberindeki az sayidaki refakatci ile Habesistan Imparatoru gemiyi ziyaret edecektir.  Imparator ve refakatcilari - dort Habes, Disislerinden genc bir gorevli ve Avrupali bir tercuman - Weymouth istasyonunda kirmizi halilarla ve bir merasim subayi tarafindan karsilanir. Bayraklarla donanmis ve guverteye ip gibi dizilmis denizciler, marslar calan bir bando, altin sirmali uniformalara burunmus amiral ve erkani tarafindan karsilanirlar Drednought'ta. Ziyaretciler gemiyi dolasirlar, geminin revirini, telsiz-telgraf odasini, subaylarin yatakhanelerini, ve kendileri icin dondurulen ve toplari asagi yukari hareket ettirilen top kulelerinden birini gorurler. Amiral yaptigi aciklamalarin tercume edilmesini ister ama tercuman kolay olmayacagini soyler. Kirmizi uniformali denizciler ile mavi uniformali denizciler arasindaki fark aciklandiginda, bunlari habesce anlatmak kolay olmayacak Amiralim, ama deneyecegim der, tercuman. Imparatora doner ve "Entaqui, mahai, kustufani," der. Imparator basiyla onaylar. "Tahli bussor ahbat tahl aesque miss," diye devam eder tercuman. "Arreama..." Imparator da birkac kelam ederken hep kafasini sallamaktadir, anlamiscasina.. Ingiliz subaylar pek de misafirperverdir. Genc bir subay anahtarla isiklari yakip sondurmesine cok sasan misafirlere hayranlikla siritmaktadir. Gezinin sonunda Amiral yemege kalmalarini soyler ziyaretcilere. Ancak tercuman kral ve erkaninin Habeslerin dini inanclari nedeniyle ancak ozel sekilde hazirlanmis yiyecekleri yiyebildiklerini soyleyerek teklifi kibarca reddeder. 

Birkac hafta sonra, birkac fisiltiyi duyan the Daily Mirror  hikayenin aslini yayinlar. Imparator, kendini yagli tozboyalar ile makyaslamis, takma bir sakal takmis, turban ve cuppeye  burunmus Anthony Buxton adinda bir gencten baskasi degildir. Gene kendisi gibi tebdili kiyafete burunmus refakatcileri ise aralarinda ressam Duncan Grandt'in de bulundugu arkadaslarindan baskasi degildir. Kullandiklari dil, basta bir kac kelime Swahili'den sonra tercumanin okuldayken ezberledigi Aenias'in dorduncu bolumunden Latince pasajlardir. Haber yayinlaninca donanma epey sikintili gunler gecirir. Parlamento'da tatsiz sorular sorulur. Misafirperver amiralimiz sokaklarda ne zaman cocuklar tarafindan taninsa, veletler pesinden "Bunga-Bunga" diye bagirarak kostururlar.  sahtekarlar bir sure sonra Donama Nazirini ziyaret edip ozurlerini sunmak istediklerinde yaka-paca disari atilirlar. Olayin en inanilmaz ayrintilarindan biri, ziyaretcilerden birinin kadin olmasidir. Adi Virginia Stephen idir, sonradan Virginia Woolf olarak nam salacaktir.